Son Yayınlar
mumya çalışmaları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
mumya çalışmaları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

3 Tem 2013

Nikotin Bağımlılığı Eskiye Dayanıyor

Dünyanın en kurak bölgelerinden biri olan Atacama Çölü’nde bulunan San Pedro kentinde kazı yapan bilim insanları, ortaya çıkarılan mumyalar üzerinde yapılan analizlerde ilginç bilgilere ulaştı. Araştırmalar, bölgede yaşamış insanların M.Ö 100 ve M.S 1450 yılları arasında nikotin bağımlısı olduğunu gösterdi.



Araştırmacılar, nikotin tüketiminin sosyal statü ve zenginlikten bağımsız olarak, toplumlar geneline yayıldığını belirtti. Bulgular, Güney Amerika’da yaşamış olan insanların diğer maddelere geçmeden önce kısa bir süre tütün kullandığına yönelik düşünceleri çürüttü.

Araştırmada yer alan Şili Üniversitesi (Santiago) organik kimyageri Hermann Niemeyer, “Geçmişte inanılan düşünce, San Pedro civarında yaşamış olan insanların M.S 400 yıllarında tütün çubuğuyla tütün içtiği, ardından zamanla  ‘dimetiltriptamin’ gibi maddeleri çektiklerini savunuyordu... Ancak bunun doğru olmadığını gösterdik” dedi.

ŞAMANLAR KULLANIYORDU


Güney Amerika’da Hispanik öncesi toplumlarda kimyasal uyuşturucu maddelerin kullanımı oldukça yaygındı. And Dağlarının bulunduğu bölgede, nikotin içerikli Nicotiana (tütün) ve triptamin içerikli Anadenanthera (cebil) olmak üzere insanlar tarafından tüketilen iki önemli bitki bulunuyordu.

Nieyemer, LiveScience sitesine yaptığı açıklamada, “Özellikle şamanla uyuşturucu özelliği olan bitkilere önem veriyordu... Cadı doktorlar psikoaktif maddeleri bazen ruhlar ve tanrılarla iletişim kurmak için kullanırdı... Düşük yoğunlukta kullanıldıklarında, bu maddeler uyku bozuklukları ve diğer çeşitli rahatsızlıkların tedavisi için kullanılıyordu” dedi.

Şilili araştırmacı, “Şamanlar insanları iyileştirirken doğrudan hastalığa neden olan faktöre müdahale etmenin yanı sıra, ritüeller düzenleyerek ruhlarla da iletişim kurardı” bilgisini verdi.

SAÇLARDAN ÇIKAN DELİL

Eski zamanlarda San Pedro bölgesinde yaşayan insanların kullandıkları uyuşturucu maddeleri daha iyi anlamak isteyen araştırmacılar, M.Ö 100 ile M.S 1450 yıllarında yaşamış insanlara ait mumyaların saç örnekleri üzerinde analiz gerçekleştirdi.

Atacama Çölü’nün doğal şartları olan yüksek sıcaklık, aşırı kuru toprak ve topraktaki yüksek tuz miktarı sayesinde günümüze kadar iyi korunan mumyalar, mezarlarına çeşitli mücevher, silah, seramik eşyalar, tekstil ürünleri ve vazo gibi nesnelerin yanı sıra, uyuşturucu madde çekmeleri sağlayacak çubuk ve küçük tepsi gibi eşyalar gömülü olarak bulundu.

Araştırmalarda, incelenen 56 mumyanın 35’inin saçında nikotin izine rastlandı. Niemeyer, “Farklı dönemlerde yaşamış olan mumyaların nikotin kullandığı kesinleşti” derken, M.S 400 yıllarında nikotinin tütün çubukları yerine diğer yollardan alınmaya başladığını öne süren düşünceler de çürümüş oldu.

Mumyaların saçında triptamin alkaloid izine rastlanmasa da, araştırmacılar bu bulgunun ‘cebil bileşikleri kullanmadıklarına işaret etmeye yetmeyeceğini’ belirtti.

Niemeyer, “Dimetiltriptamin çektiğiniz zaman, vücut maddeyi saç foliküllerine geçmeden yok ediyor” dedi.

Araştırmalar, saçlarda bulunan nikotin izinin doğrudan şamanlarla veya mezarlara yerleştirilen eşyalar ile mücevherlerle bağlantılı olmadığını belirtti.

Journal of Archaeological Science dergisinin Ekim 2013 sayısında yayımlanacak olan araştırma sonuçları, ‘Atacama’nın San Pedro bölgesinde statü ve zenginlikten bağımsız olarak tütün kullanımının yaygın olduğunu’ anlatacak.


16 Nis 2013

Dünyanın En Ünlü Mumyası: Apse Ağrısı Çekiyormuş


Dünyanın en ünlü mumyalarından biri olan ‘buz adam’ Ötzi, her yıl yeni bir sırrını ortaya koyuyor. Yeni araştırmalar, 5.300 yaşındaki mumyanın ağzında ciddi yara ve bozukluklar taşıdığını ortaya koydu. Ötzi’nin azı dişlerinin eksik olduğı, geride kalan dişlerinin tümünde ise aşınma olduğu anlaşıldı. Dahası, buz adamın bitmek bilmeyen apse ağrısıyla yaşadığı anlaşıldı.




İlk insanların günümüze ulaşan en iyi örneklerinden birini temsil eden buz adam Ötzi’nin, ölmeden önce ciddi ağız patolojisi (organ ve dokulardaki yaralanma ve bozukluklar) yaşadığı ortaya çıktı.

Avusturya’nın Tirol bölgesinin güneyindeki Ötztal Alpleri’nde 1991 yılında bulunan ve adını buradan alan Ötzi’nin diş ve ağız sağlığı hakkında iki yıl önce açıklanan bir raporda, buz adamın son derece sağlıksız bir diş yapısına sahip olduğu belirtilmişti.

ABD’nin San Diego kentinde düzenlenen mumya çalışmaları konferansında açıklanan bu bulgunun ardından, Avrupalı bilim insanları Ötzi’nin ağız sağlığının sanılandan daha kötü durumda olduğu anlaşıldı.

Zürih’teki Evrimel Tıp Merkezi’nde yapılan incelemelerde, Ötzi’nin neredeyse her türlü oral patolojiyi gösterdiği belirtildi. Discovery News’e açıklama yapan, İsviçre Mumya Projesi üyesi Frank Rühli, “Ötzi’de diş travması, periodontal hastalık ve muhtemelen lime hastalığına sahipti” dedi.

Bilim insanları, 1991’de keşfedilmesinden bu yana buz adam üzerinde sayısız analiz gerçekleştirdi. Aldığı yaralar nedeniyle öldüğü anlaşılan Ötzi, kahverengi gözlere sahipti, laktoz tahammülsüzlüğü çekiyordu ve genetik yapısı nedeniyle kalp rahatsızlığı çekme olasılığı çok yüksekti.

ZİYAFET ÇEKTİKTEN SONRA ÖLDÜ

Ötzi'nin canlandırılmış hali.
Ötzi’nin 2007 yılında yapılan bilgisayarlı tomografi taramasında (CT scan) oldukça vahşi bir şekilde öldüğü anlaşıldı. Taramada, Ötzi’nin köprücük altı atar damarına ok yediği ve hızlı bir kanama sonucu öldüğü ortaya çıktı.

Öte yandan, 2011’de yapılan araştırma, Ötzi’nin son yemeğinde karnını tıka basa dağ keçisi etiyle doldurduğunu göstermiş ve buz adamın ölmeden önce ziyafet çektiğini ortaya çıkarmıştı. İki yıl önce Rühli’nin araştırmacı olduğu Zürih Üniversitesi tarafından gerçekleştirilen ve Science dergisinde yayımlanan araştırmada, Ötzi’nin ağzında çok sayıda çürük olduğu da ilk kez tespit edilmişti. Bilim insanları, ağız bozuklukları nedeniyle Ötzi’nin ölmeden önce ağzına da darbe almış olabileceğini düşünmüştü.

Ruhli, her ne kadar büyük bir ilgi görmüş olsa da, ‘Ötzi’nin dişlerine son 20 yılda çok az ilgi gösterildiğini’ ifade etti. İlk tespit edilen bozukluklar, ön dişler arasındaki aşırı boşluk ve azı dişlerinin eksik olduğuydu.

SAĞLIKLI TEK DİŞİ YOKTU

,
Rühli ve diş hekimi Roger Seiler, 2005’te yapılan bilgisayarlı tomografi verilerinden başlayarak elde edilen verileri yeniden değerlendirdi. European Journal of Oral Sciences dergisinde yayımlanan araştırmada, Ötzi’nin ağzına ait 3D model çıkarıldı.

Dört azı dişi olmayan Ötzi, geride kalan 28 dişinde aşınmaya sahipti, iki dişinin dokusunda ise aşırı bozulma vardı. Azı dişlerinin yokluğu nedeniyle ileri derecede periodontit çeken Ötzi, bu nedenle sürekli olarak şiddetli apse ağrısıyla yaşıyordu.

Dahası, iki yıl önce öne sürürüldüğü gibi, ön üst dişlerin muhtemelen darbe yemiş olduğu, aralarındaki boşluğun bu darbeden kaynaklanmış olabileceği belirtildi. Ötzi’nin ağzına aldığı darbenin, ölümünden birkaç hafta öncesine rastladığı ve ölümüyle ilgili olmadığı tespit edildi.

BESLENME ŞEKLİ OLUMSUZ ETKİLEDİ


Ötzi’nin, M.Ö 3255 yılında, 45 yaş civarında öldüğü düşünülüyor. Araştırmacılar, 40 yaşına kadar bir diş bile kaybetmediği anlaşılan Ötzi’nin, buna rağmen 10 yıl yaşamış olsaydı dişlerinin yarısından fazlasını kaybetmiş olacağı ifade edildi.

Ötzi’nin neden bu kadar kötü bir ağız ve diş sağlığına sahip olduğu sorusunun cevabı olarak, çevresel ve genetik faktörler gösterildi.

Rühli ve meslektaşları, Cilalı Taş Devri’nde tarımın güçlenmesiyle ilk insanların ekmek ve yulaf lapası gibi nişastalı besinleri daha fazla tükettiğini ve bu yüzden diş bozukluklarının arttığını belirtti.